24 Nisan 2011 Pazar

DAMLA SAKIZLI PASKALYA ÇÖREĞİ


Güneşli bir sabaha uyandım. Oğlumu anneme gönderdikten sonra, ben de hızla hazırlanıp staj yaptığım okula doğru yol almaya başladım. İçimde yine her her her seferinde tekrarlanan o hüzün vardı. Oğlumdan ayrılmanın verdiği o tanıdık bildik ama hep içimi yakan hüzündü bu. İçimin acısını unutmak için gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim İstanbul’un havasından. Yüzümde güneşin sıcaklığı vardı ama çektiğim bir nefes dolusu hava da yakmıştı içimi. Bıırrrr hava soğuk muydu neydi acaba? Evet güneş yüzünü göstermişti. Fakat hava bahar havası gibi yumuşak değildi. “Olsun” dedim yine de güzel bir gün olacak bugün. Etrafıma çokça bakındım o sabah. Laleler renklendirmişti İstanbul’u yine. İnsanlar da sanki daha az aceleciydi işlerine, okullarına gitmek için.. Poyraz bir oraya bir buraya savursa da, güneşin tadını çıkarmak isteyenler vardı sanırım benim gibi..  

Karnımın fazlasıyla aç olduğunu hissettim metroda yol alırken.. Kahvaltı etmemiştim. Zira bir önceki gece siteye uzun süredir yazamayışıma son verecek bir aktivite gerçekleştirip, damla sakızlı paskalya çöreği pişirmiştim. O güzel kokular bana ilham kaynağı olmuş, bilgisayarın karşısına oturmuştum. Ancak yine uykusuzluk galip gelmiş, fırını kapatır kapatmaz gözlerim kapalı bir şekilde yatağa koşmuştum. Fotoğraflarını sabah çeker, kahvaltımı da çay ve paskalya çöreği eşliğinde afiyetle yaparım diye düşünmüştüm. Ama öyle olamadı. Benim yaramaz oğlum hayallerimi gerçekleştirmeme izin vermedi ve ben alelacele evden çıkmak zorunda kaldım.. Paskalya çöreğinin tadına bakmak akşama kalmıştı artık. Tüm bunları aklımdan geçirirken Bakırköy durağına gelmiştim bile..Duraklara yeni açılan büfelerden birinin önünde durdum. Baktım baktım baktım.. Sonunda tezgahtar “Buyurun, hepsi taze” deyince bir şey alıp oradan gitmem gerektiğini hatırladım. Ve ben evde mis kokulu paskalya çörekleri dururken kepekli poğaçaya talim ettim sonunda. Elimde poğaçam ağır adımlarla yürüdüm okula giden yolu. Okul, öğrenciler, öğretmenler odası, sınıflar derken gün geçti gitti. Çıkışta okulun hemen yanında semt pazarı kuruluyormuş oraya uğradım. Bizim oralarda pazar kurulan günlerde ben ya eğitimde ya de okulda olduğum için taze sebze, meyveye hasret kalmıştım. Marketten aldıklarım içime sinmiyor her nedense.. Çok vaktim olmadığı için pazarı az biraz turladım, az biraz bişiler aldım.. Bu arada en yakın zamanda pazarı daha detaylı gezmek istiyorum, tezgahların yanından hızla geçerken çok hoş şeyler gördüm.Bakmak, incelemek gerek öyle değil mi ?
Ve sonunda evdeydim. Hemen bir kupa dolusu kahve yaptım.Paskalya çöreklerinin en fotojenik hallerini fotoğraflandırdıktan sonra birkaç parçasını hemen indiriverdim mideme.. Gerçekten çok güzellerdi.. hem çookk..

Damla Sakızlı Paskalya Çöreği

150 gr tereyağ ya da margarin
1 paket yaş maya
7 su bardağı un
3 yumurta
1 çay bardağı ılık su
1 çay bardağı sıcağa yakın süt
1.5 su bardağı pudra şekeri
5-6 parça damla sakızı

Üzeri için:
2 yumurta sarısı
Yarım çay kaşığı pekmez
1 çay bardağı kırılmış fındık

Unu eleyip geniş bir kaba alın.Tuzu ekleyip harmanlayın.Yağı eritip ekleyin. Su ve sütü bir kaba alın, mayayı ekleyip eriyinceye kadar karıştırın.Unlu karışımın içine, mayalı karışımı, yumurta, damla sakızı ve şekeri de ekleyip ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edene kadar yoğurun.Hamurun üzerini örterek ılık bir yerde 45 dakika mayalanmaya bırakın.

Hamuru 3 eşit parçaya ayırın.Her birini tekrar 3 parçaya ayırıp 25 cm uzunluğunda şeritler haline getirin. Saç örgüsü şeklinde örerek yağlı kağıt serili tepsiye dizin. Bu halde 20-25 dakika daha bekletin. Ben hepsini aynı tepsiye koydum fakat çok kabardıkları için birbirlerine az da olsa yapışarak piştiler. Siz dilerseniz ayrı ayrı tepsilerde pişirebilirsiniz.

Daha sonra yumurta sarılarına pekmez karıştırıp fırça ile çöreklerin üzerlerine sürün. Fındıkları üzerine serpiştirin. 180 derecelik fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin…